1 Şubat 2014 Cumartesi

Kuraklık

Küresel iklim değişikliğinin önemli sonuçlarından biri yağış rejimindeki değişimdir. Yeryüzü ısındıkça daha fazla su buharlaşır, daha sıcak atmosfer daha fazla su buharı tutabilir hale gelir, fazla suyu da yağış olarak yere bırakır. Dolayısıyla dünyanın genelinde bir kuraklık görülmez. Ancak bugün yağışlı olan bir bölge gelecekte kurak, bugün kurak olan bir bölge de gelecekte yağışlı bir yer halini alabilir. Bu yapı değişikliğinin örneklerine bölgemizde rastlamak mümkün. Mesela ülkemiz yağış alan bir bölge karakterinden kuraklığa doğru ilerlerken Arabistan Yarımadası da tam tersi yağış almaya başlayan bir bölge haline gelmeye başlıyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün kuraklık analizlerinden son 9 ay içerisinde ülkemizde görülen kuraklığın boyutunu da anlayabiliyoruz. Burada unutmamamız gereken önemli nokta bu kuraklığın geçici değil kalıcı bir kuraklık olduğu. Bu kuraklığı durduramayacağımıza göre yapmamız gereken de bu kuraklıkla yaşayabilmek için gerekli önlemleri alabilmek.

Ocak ayında normalin çok ötesinde sıcak ve yağışsız bir dönem geçiren İstanbul'da barajların doluluk oranı üçte bir seviyesine indi. Bugün (20 Ocak) itibariyle İstanbul'u besleyen barajlardaki su miktarı 288,3 milyon metreküp. İstanbul'un günlük su ihtiyacı 2,5 milyon metreküp. Basit bölme işlemi bize barajlarda 115 günlük su kaldığını söylüyor. Yani ciddi miktarda yağmur yağmazsa İstanbul barajlarındaki tüm su 15 Mayıs'ta tükenecek.

Diyeceksiniz ki “Melen'den ve Istrancalar'dan su geliyor; devlet, İstanbul'un su sorununun önümüzdeki 40-70 yıl için çözüldüğünü söylemişti bize”. Buna da bir sayı ile cevap verelim. O kaynaklardan İstanbul'a gelen su miktarı günde 0,720 milyon metreküp. Bunu da hesaba katsak suyumuz 162 gün yetecek, yani o durumda da su 1 Temmuz'da tükenecek. “Ama o zaman da Melen'den daha fazla su çekeriz” diyecek olursanız unutmayın, Meteoroloji Genel Müdürlüğü kuraklık haritalarından da gördüğümüz gibi İstanbul ile Istrancalar ve Melen farklı bir coğrafyada yer almıyorlar. Yani İstanbul'a yağış düşmeyecek olursa Melen'de de fazla su bulabilmek mümkün olmayacak. Yapılacak tüm boru hatları ve barajlar İstanbul'un su ihtiyacını sürdürülebilir olarak karşılamaktan her zaman uzak olacaktır.

Bu durumda acilen iki şeye gerek var: Birincisi, doğal olarak yağmura, hem de bol yağmura. Biraz kar da yağsa hiç fena olmaz. Ama daha önemlisi, hepimiz suyu çok daha idareli kullanmalıyız. Suyu idareli kullanabilmenin başta gelen şartı da insanları ortada bir problem olduğuna dair uyarmaktan geçiyor. Ancak, üç ay sonraki seçimler önümüzde dururken siyasetçilerin çıkıp “karşımızda çok önemli bir sorun var, acilen önlem almamız gerekiyor” diyeceklerini hiçbirimiz düşünmemeliyiz. Ülke gündemi bu kadar yoğunken İstanbul'un su sorunu arada kaynayacak gibi görünüyor; ama emin olun, bu konudan dolayı sorumluların gözüne uyku girmiyordur.

Şunu unutmamamız gerekiyor, İstanbul ülke nüfusu ile kıyaslandığında sürdürülemez bir şehir halini aldı. Burada yetkilileri halkı yanlış yönlendirmekle suçlamamız zor. Bu sene gerçekten yağmur yağmadı, kar sadece Galatasaray-Juventus maçı sırasında yağdı. Bu durumda da barajlarda su birikmedi. Fakat, bu problemin geldiğini görmemiz gerekiyordu. İklim değişikliği karşısında ülkemizi her geçen sene daha da kurak günler bekliyor. Bu sebeple de iklim değişikliğini durdurmaya çalışmanın yanı sıra uyum sağlamak için ciddi çaba sarf etmemiz gerekiyor.

Istrancalar'dan ve Melen'den biraz daha fazla su çekerek bu problemi çözmemiz artık mümkün değil. Unutmayın, Istrancalar dediğimiz neredeyse Bulgaristan sınırı, Melen dediğimiz de Bolu. Yani İstanbul, Bulgaristan sınırından Bolu'ya kadar olan bölgedeki tüm su kaynaklarını olabildiğince kendisine yöneltmiş durumda. Biraz daha fazla su çekecek olursa bu su kaynaklarından beslenen yöre insanları ciddi sıkıntı yaşamaya başlayacaklar. Bu nedenle de hepimize düşen ana görev artık suyu idareli kullanmaya başlamak olmalı.

Uzun vadede bölgemizi tehdit eden iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlayabilmemiz için de sadece suyu tasarruflu kullanmakla kalmayıp yerleşim merkezlerimizi sürekli su kaynaklarına yakın bölgelere taşımayı da düşünmemiz gerekiyor. Bu bağlamda İstanbul artık besleyebileceği insan kapasitesinin üzerine çıkmış durumdadır. Şu anki kuraklık sadece bu seneye özel değildir ve eğer yaşam yerimizi ve tarzımızı değiştirmeyecek olursak bizleri gelecekte daha büyük problemler bekliyor olacak. Bunun için de çözüm her seferinde daha da uzaktan su taşımak değil yeni şehirlerimizi su kaynaklarının yakınına kurmak olacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder