1 Ocak 2014 Çarşamba

Yaşadığımız Hayatı Daha Ne Kadar Sürdürebiliriz?

1968 yılında kalkınmanın sürdürülebilirliği çerçevesinde görüşler üretmek üzere bir araya gelen bilim insanları, devlet ve iş adamları Roma Kulübü'nü oluşturdular. Roma Kulübü dünyada daha çok, 1972 yılında yayınlanan “Büyümenin Sınırları – The Limits to Growth” raporu ile tanındı. Donella Meadows, Dennis Meadows, William Behrens ve Jorgen Randers tarafından yazılan bu rapor kalkınmanın beş ana unsurunu; dünya nüfusu, endüstrileşme, çevre kirliliği, besin üretimi ve kaynakların tükenmesini inceleyerek sürdürülebilir kalkınma için çözüm yolları öneriyordu.

Bu rapor sürdürülebilir kalkınma alanında yayınlandığı günden bu yana temel başvuru kitabı olma özelliğini sürdürmüş, hatta yazarları tarafından raporun 20. ve 30. yıl dönümlerinde dünyanın geldiği durumu da değerlendiren ek raporlar çıkartılmıştı.

Bu raporun yazarlarından, halen de bilimsel araştırmalarına devam eden Jorgen Randers, günümüzde ilk raporun sonuçlarını birkaç ana başlık altında toparlıyor:

  1. İnsanlığın ekolojik ayak izi 1900-1972 yılları arasında çok hızlı arttı.
  2. İnsanlığın ekolojik ayak izi 1972'den sonraki 100 yıl 1900-1972 arasındaki hızıyla artmaya devam edemez.
  3. Bu sebepten insanlığın ekolojik ayak izinin dünyanın sürdürülebilirlik kapasitesini aşması beklenmelidir.
  4. Dünyanın sürdürülebilirlik limitleri aşıldığında insanlığın küçülmeye başlaması kaçınılmazdır.
  5. Bu küçülmeye engel olmak acilen küresel politika önlemleri ile mümkündür.
  6. Bu sebeple en önemli konu hemen önlem alınmaya başlanmasıdır (yani 1975 yılında).



Jorgen Randers 150. Yıl Kutlamaları kapsamında Boğaziçi Üniversitesi'ne konuk oldu. Konuşmasının büyük kısmında, çoğu ekonomistin kalkınma için çizdiği pembe gelecek görüntüsünden uzak da olsa, yine de küresel kalkınmanın içinde bulunduğumuz yüzyılın ortasına kadar ciddi sorunlarla karşılaşmadan süreceğini anlatan Randers, sürdürülebilir bir yaşamın başarılabilmesi için önemli koşullar olduğunu da söyledi. Bu koşulları şöyle sıralayabiliriz:

  1. Nüfus artışının azaltılması gerekiyor: Bu bağlamda öncelikle gelişmiş ülkelerden başlayarak ailelerde tek çocuk uygulamasına geçmek gerekiyor. Sürdürülebilir kalkınma istiyorsak dünya nüfusu bu hızla artmaya devam edemez. Ancak; gerek gelişmiş gerekse de gelişmekte olan ülkelerde kadınlar problemin farkına vardıkları için fazla çocuk yapmaktan kaçınıyorlar. Norveç'te devlet, yirmi yıldır kadınlara daha fazla çocuk yapmaları için teşvik vermesine rağmen doğurganlık oranını arttırmayı başaramadı.
  2. CO2 salımlarını yasaklamak gerekiyor: Özellikle gelişmiş ülkelerden başlayarak en geç 2024 yılına kadar kömür, petrol ve doğal gaz kullanımının yasaklanması iklim değişikliğinin yaşanabilir bir seviyede tutulabilmesi için tek şanstır.
  3. Dünyanın fakir kesimindeki fakirliği azaltmak gerekiyor: Bu bölgelerdeki insanların temel ihtiyacı enerjidir. Bu bölgelere iklim dostu enerji sistemlerini satmamız değil, serbestçe vermemiz gerekiyor ki o bölgeler de kendisini geliştirebilsin. Enerji kaynaklarına sahip olmadan fakir ülkelerin fakirlikten kurtulmaları mümkün değildir.
  4. Dünyanın zengin kesimindeki ülkelerin ekolojik ayak izlerini azaltmak gerekiyor: Bu sebepten zengin ülkeler daha da zengin olma çabalarına ara verip üretkenliği azaltacak olsa da çalışanlara daha fazla tatil imkanı vermeliler. Bu, zengin ülkelerin ekolojik ayak izlerini azaltmalarının en temel ve kolay yoludur.
  5. Devletlerin kısa görüşlü politikalarından vazgeçmeleri gerekiyor: Dünyanın karşı karşıya olduğu problemlerin giderilebilmesi için uluslararası çözümlere ihtiyaç vardır. Bu çözümlerin pek çoğu bir seçim döneminden diğer seçim dönemine politikalar geliştiren devletler tarafından hayata geçirilemez. Bu sebeple, dünyada devlet-üstü politika üretecek karar organlarına ihtiyaç vardır.
  6. Sürdürülebilir kalkınmanın birincil amacının, “gelir artırma” olarak görülmesinin bırakılması gerekir. İnsan hayatının amacı daha zengin olmak değil, daha mutlu olmaktır. Bu sebeple odak noktamızı zenginlikten mutluluğa kaydırmak zorundayız. Sürdürülebilir kalkınmanın hedefi de daha zengin değil kendini daha iyi hisseden insanların yaşayacağı bir gelecek yaratmaktır.



2013 yılı sonunda Randers'ın önermelerine baktığımızda onun ümitsizliğini paylaşmak zorunda kalıyoruz. Sınırları belirli bir gezegende yaşıyoruz. Bu gezegenin olanaklarını her geçen sene biraz daha fazla tüketiyoruz. Her sene dünyanın bize sağladığı imkanları sürdürülebilir bir şekilde o yıl boyunca kullanmak temel hedefimiz olmalı. Halbuki biz, 1993 yılında sürdürülebilir bir dünyanın bize sağladığı imkanları 21 Ekim'de tüketmiş oluyorduk. 2003 yılında ise Sürdürülebilirlik Limitini Aşma Günü 22 Eylül oldu. Bu yıl ise, tüm senenin imkanlarını 20 Ağustos'ta tüketmiş olduk. Her geçen sene dünyayı biraz daha sürdürülemez bir şekilde tüketiyoruz.
Dünyanın devamının sürdürülebilir olabilmesi olabilmesi için kaynakların dikkatli kullanılmasına ek olarak çevrenin de atıklarla kirlenmemesine özen göstermek gerekiyor. Bu atıkların başında da sera gazları geliyor. Diğer atıklardan farklı olarak sera gazları sadece atıldıkları yeri değil, tüm dünyanın atmosferini kirletiyorlar. Bu kirlenmenin yol açtığı  küresel ortalama sıcaklıklardaki artış ise hepimizin hayat kaynağı olan temiz su kaynaklarının azalmasına ve gıda üretiminin sürdürülebilir bir şekilde bizi beslemeye yetmemesine neden oluyor. Çoğumuz farkında olmasak da dünya gıda fiyatları son on yılda %85 oranında arttı. Aynı dönemde dünyanın nüfusu %14 artığına göre gıda fiyatlarındaki artışı sadece daha fazla kişi olmamızla açıklamak artık mümkün görünmemektedir.
2013 sonunda kabaca bir hesap yapacak olursak, 20 Ağustos'ta sürdürülebilir dünyanın kaynaklarını tükettiğimize göre, eğer bu tüketim miktarında kalacaksak, dünyada 4.5 milyar kişi olmamız gerekiyor. Yani önümüzde basit bir seçim var; ya acilen nüfusumuzu 2.7 milyar kişi azaltacak bir yöntem bulmalıyız ya da sürdürülebilir bir yaşam için tüketim miktarımızı hemen %38 azaltmalıyız. Her zaman olduğu gibi, gene bir seçim şansımız var, yeter ki biz doğruyu seçelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder