29 Eylül 2013 Pazar

'Çok çok mümkün' olmasın

Orijinal yayın: 29.09.2013 Radikal 2
Küresel iklim değişikliği her ne kadar pek çoğumuz için günlük yaşamın bir parçası olmasa da, gelecek günlerin büyük felaketler getirmemesi için ciddi anlamda adımların atılması gerekiyor. Ancak, bu konuda politik ve ekonomik sorumluluğa sahip kişiler aynı zamanda tüm bilimsel verileri de inceleyerek doğru sonuçlara varabilme imkanına sahip olmadıklarından karar verme mekanizmalarına, doğru ve gerekli bilimsel verileri sağlamak üzere 1988 yılında Birleşmiş Milletler ’in iki alt kuruluşu olan Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) birlikte Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) kurdular. IPCC’nin temel görevi, iklim değişikliği alanında var olan tüm güncel bilimsel çalışmaları incelemek, bu çalışmaları koordine etmek için fikir üretmek ve sonunda da çıktıları toplayarak güvenilir ve anlaşılır bir biçimde insanlığın hizmetine sunmak olarak belirlendi.
Cuma açıklama başlıyor
IPCC kuruluşundan bu yana yaklaşık 6-7 senelik aralıklarla bilimsel alanda yayınlanan tüm rapor ve makaleleri inceleyerek iklim değişikliğinin geldiği durumu ve gelecekte beklenen değişiklikleri açıklayan raporlar hazırlayarak yayınladı. Bu raporlardan ilki (FAR) 1990, ikincisi (SAR) 1996, üçüncüsü (TAR) 2001 ve dördüncüsü de (AR4) 2007’de yayınlandı. Beşinci raporun (AR5) yayınlanmasına da 27 Eylül’de başlanıyor.

IPCC’nin ana raporu iklim değişikliğinin nedenlerini ve sonuçlarını her yönüyle inceliyor ve bunun için oluşturulmuş üç ayrı çalışma grubu bulunuyor. Birinci çalışma grubu (WG1) iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ve gelecekle ilgili modelleri inceleyerek bunu raporuna yansıtıyor. İkinci çalışma grubu (WG2) sosyo-ekonomik ve doğal sistemlerin iklim değişikliğinden nasıl etkileneceklerini, bunun sonuçlarını ve bu sonuçların kötü etkilerinin giderilmesi için neler yapılması gerektiğini tartışıyor. Üçüncü çalışma grubu (WG3) ise sera gazı salımlarının azaltılması için mümkün olan yolları ve diğer yöntemleri görüşerek raporlar üretiyor.

Tüm raporların en önemlisi
Birinci çalışma grubu 24-26 Eylül arasında Stockholm’de planlı bir toplantı yapıyor. Yapılan bu toplantının sonunda 27 Eylül tarihinde açıklanacak rapor ilk çalışma grubunun iklim değişikliğinin sebepleri ve gelecekte bizi nelerin beklediğine dair bir rapor. İkinci çalışma grubu raporu 2014 Mart ayı ortasında, üçüncü çalışma grubu raporu da 2014 Nisan ayı başında yayınlanacak. Tüm bu raporların bir sentezi de IPCC’nin ana raporu olarak 2014 Ekim ayında açıklanacak. Bu raporların tümü büyük önem taşısa da birinci çalışma grubunun raporu, iklim değişikliğinin nedenleri ve gelecekte bizi bekleyen değişiklikler üzerine en son bilimsel bulgulara dayanarak değerlendirmelerde bulunduğundan tüm raporların en önemlisi sayılıyor. Bu öneminden dolayı da raporlar içinde en fazla tartışma yaratanı da bu rapor. Bu rapordan çıkan sonuç iklim biliminin çıkarımlarını yansıttığından, bu bilim kabul görecek olursa, olası kötü sonuçları engelleyebilmek için harekete geçmek ahlaki bir sorumluluk halini alıyor.
Taşıdıkları anlamlar
Bu ve takip eden diğer raporlar gelecek aylarda gündemimizi önemli ölçüde işgal edeceği için raporun kullandığı terminolojiyi biraz açıklamakta fayda var. Bilim insanlarının kendi aralarında kullandıkları dille bulgularını basına açıkladıkları dil arasında ciddi anlamda farklılık olması doğaldır. IPCC raporunun ana işlevi de bu farkları gidererek bilim insanlarının kullandıkları terminolojinin karar verme mekanizmalarının da anlayacağı bir sisteme çevrilebilmesidir. Bu amaçla rapor vardığı sonuçların kesinliğini özel kelimeler kullanarak belirler ve bu özel kelimeleri de ayrıca tanımlar. Mesela, raporda “Neredeyse kesin” en az yüzde 99 ihtimalle doğru, “Çok çok mümkün” en az yüzde 95 ihtimalle doğru, “Çok mümkün” en az yüzde 90 ihtimalle doğru, “Muhtemel” en az yüzde 66 ihtimalle doğru, “Yanlıştansa doğrudur” en az yüzde 50 ihtimalle doğru anlamına gelir.

Ayrıca, bu raporların tümü IPCC’yi oluşturan hükümet yetkilileri ve bilim insanlarının mutabakatıyla yayınlanır. Bu da bizim açımızdan şu anlama gelir: Bu raporda herhangi bir olgu için “çok mümkün” tanımı kullanılmışsa, bu IPCC’yi oluşturanların yüzde 90’ı bu görüşte demek değildir. Bu, herkesin, o tanıma en inanmayan kişinin bile “çok mümkün” tanımlamasını kabul ettiği, ama aslında büyük çoğunluğun “çok çok mümkün” veya “neredeyse kesin” demeyi tercih edecekleri anlamına gelir. Bu bağlamda da IPCC’nin iklim değişikliği ile ilgili raporları aslında çok iyimser raporlardır.

Suçlusu insan
Bu tanımlar çerçevesinde IPCC iklim değişikliğinin insan kaynaklı olduğuna, yani bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğal gazın atmosferin ısınmasına sebep olduğuna 1996 raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”, 2007 raporunda “Çok mümkün” derken 27 Eylül’de yayınlanacak rapor bu konudaki yargıyı “Çok çok mümkün” şeklinde ilerletiyor. Bunun anlamı da şu, 1996 yılındaki iklim bilimi, iklim değişikliğinin varlığı ve ilerlemekte olduğu konusunda hemfikir olsa da bu değişikliğin insan kaynaklı mı yoksa doğal kaynaklardan mı geldiği konusunda kararsız kalmışken; bugün bilim, iklim değişikliğinin neredeyse sadece insan kaynaklı olduğu görüşünde birleşiyor. Ülkemizde de hâlâ inanmayanlar bulunabilir, onun için açıkça, tekrar yazmakta fayda görüyorum: Geçtiğimiz her yıl dünyanın iklimi biraz daha değişiyor ve dünya biraz daha ısınıyor. Bu ısınma zaten uzun süredir bilimin tartıştığı bir konu olmaktan çıktı. Ancak unutmamamız gereken, bu ısınmanın ileride yaşamımızı ciddi anlamda zorlaştıracak boyuta geleceğidir. Daha da önemlisi, tüm bunların sebebi bizim yaktığımız kömür, petrol ve doğalgazdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder