26 Eylül 2012 Çarşamba

Kuzey Denizi'nin buzları neredeyse eridi!

Orijinal yayın: 26.09.2012 T24 İnternet Gazetesi

Önce size daha az kötü haberi vererek başlayayım: Kuzey Denizi'ndeki buz miktarı bu sene tarihte ölçülen en düşük seviyeye indi. Şimdi bunun neden ve sonuçları hakkında basit bilgiler verelim.

  • Güney Kutbu'nun aksine Kuzey Kutbu'nun altında kara parçası ya da adalar yoktur. Gezegenimizin kuzeyi tamamen açık olan bir denizdir.
  • Dolayısıyla Kuzey Kutbu'ndaki buzlar eridiğinde altından bir kara parçası değil okyanus çıkacak.
  • Eylül ayında Kuzey Kutbu'ndaki buzun alanı en düşük seviyeye iner (doğal olarak kuzey yarım küre yaz aylarının sonu). En düşük buz alanı normalde, yani bundan elli veya yüz sene önce 10 milyon km2 civarındaydı. Bu sene ise Eylül ayında buzun alanı 4 milyon km2 civarına düşmüştü. Kıyaslama açısından Türkiye'nin alanı kabaca 780,000 km2'dir. Yani bu sene Kuzey Kutbu'nda Türkiye'nin yüz ölçümünün sekiz katı kadar bir alandaki buz erimiştir.
  • Normalde Kuzey Kutbu'ndaki buzun kalınlığı 3m civarındadır. Yani gözünüzde buz dağları canlanmasın. Bu sebeple de bu buzun erimesi çok zor değildir.
  • Kuzey Kutbu'ndaki buz eridiği zaman altından okyanus suları çıkar.
  • Yukarıdan bakıldığında buz beyazdır, ışığı yansıtır, böylelikle de yüzeyin çok ısınmamasını sağlar. Kışın siyah, yazın beyaz giymemizin sebebi budur.
  • Buz eridiğinde Kuzey Kutbu'nda koyu lacivert renkli okyanus görünmeye başlar. Bu da o bölgenin güneşten gelen ısıyı daha fazla emip daha da fazla ısınmasına sebep olur.
  • Okyanus suları daha da ısındıklarında daha erimemiş olan bölgedeki buzların da daha hızlı erimesine yol açar.
  • Kuzey Kutbu'ndaki buzların tamamı eridiği zaman orada tekrar buz oluşmasını sağlamak imkansızdır. Yani bu çokça sözü edilen bir “devrilme noktasıdır”. Bu noktayı geçtikten sonra dünyanın eski sıcaklık düzenine dönmek mümkün değildir.
  • Buzların üzerinde kalan zavallı kutup ayıları benim fazla umursadığım bir konu değildir, sizin de olmamalı. Çünkü birileri dikkatinizi koyu lacivert ve ısıyı emip dünyayı daha da ısıtan okyanustan çekip kutup ayılarına vererek konuyu küçümsemenizi istiyor, bu dalavereye kanmayın.

Şimdi size bir grafik göstereceğim. Burada gazetelerde arada sırada çıkartılan “Kuzey Kutbu'ndaki erime azaldı (veya artık buz miktarı artıyormuş)” haberlerini nasıl yorumlamanız gerektiği konusunda bilgiler bulacaksınız.
Bu grafikte ne zaman kırmızı çizgiyle gösterilen dönemlerde olsak çıkar çevreleri “erime falan yok, her şey yolunda” yaygarasına başlarlar. Ama uzun zaman bu çizgiyi izleyecek olursanız buzun son otuz senede adım adım azalmakta olduğunu ve bu azalmanın da her geçen gün arttığını gözlerinizle göreceksiniz.
Ama kötü haber bu değil. Kötü haber şu: En kötümser olarak bildiğimiz bilimciler bile aslında durumun ne derece kötü olduğunu ve ne derece hızla kötüye gittiğini tahmin etmekte çok iyimser kalıyorlar.
Her yaz öncesi bilimciler o yaz sonunda Kuzey Kutbu'ndaki en düşük buz miktarının ne kadar olacağını belirlemek üzere modelleme çalışmaları yapıyorlar.

2008 ve 2010 yıllarında yapılan çalışmalardan göreceğiniz üzere, bu çalışmaları yapan grupların çoğu ortalamadan daha düşük buz alanları modelleyerek aslında kötümser bir senaryo çizmiş oldular. Bu da bilimcilerin belki de fazla kötümser oldukları fikrini bize vermeye başlarken 2012 yılı aslında kötümser değil iyimser olduklarını bize gösterdi:
2012 yılında modelleme yapan yirmi gruptan hiçbiri durumun bu derece kötü olabileceğini öngörmemişti. İklim konusundaki esas kötü haber budur. Bilimciler her ne kadar felaket senaryoları öne sürüyor olsalar da doğa aslında onların beklediğinden çok daha yüksek bir hareket ediyor. Bence hepimiz bu konuyu çok daha fazla ciddiye alıp hayat tarzımızı yakın gelecekteki yeni dünya düzenine göre ayarlamalıyız. Yoksa yeni dünya ile karşılaştığımızda kendimizi buna göre ayarlamamız mümkün olmayacak, haberiniz olsun.

2 yorum:

  1. Hayat tarzimizi yakin gelecege gore ayarlamak derken aklima ne gelmeli?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mesela iki tarafta pencere açtığınızda esip serinlemenizi sağlayan bir ev seçerek. Mesela büyük şehirlerde uzak bir mekanda doğaya yakın yaşayarak. Mesela antibiyotik kullanımını azaltarak. Mesela daha az et yiyerek...

      Sil