25 Mayıs 2011 Çarşamba

Serin bir ilkbahar geçirmiyoruz aslında...


Orijinal yayın: 25.05.2011 T24 İnternet Gazetesi

Herhangi bir cisim neden ısınır? Eğer soba gibi kendi içinde bir ısı kaynağı yoksa ve dışarıdan aldığı enerji dışarıya yaydığı enerjiden fazlaysa o cisim ısınır. Dünyaya baktığımızda güneşten aldığımız enerji uzaya yaydığımız enerjiden fazla olduğu için dünyamız ısınıyor. Siz çevrenize baktığınızda hala ortalığın ısınmadığını düşünüyor olabilirsiniz, belki kısmen de haklısınız, ama bu dünyanın genelinin daha önceki yıllarda olduğundan daha serin olduğu anlamına gelmiyor. 

Aşağıdaki harita tüm dünya için Nisan ayı ortalama sıcaklık farklarını gösteriyor. Türkiye'de Nisan ayını ortalama sıcaklıklardan yaklaşık bir derece daha serin geçirmiş olabiliriz, ancak dünyanın geri kalanı, özellikle Avrupa ve Rusya çok sıcak bir ilkbahar geçiriyor. Bu sebepten de “hani küresel ısınma vardı, donduk burada” denmesin diye iklim bilimciler bu olguya küresel ısınma değil küresel iklim değişikliği diyorlar. Çünkü aşağıda da gördüğümüz gibi ortalamada dünyanın sıcaklığı artıyor, ama her yer aynı anda aynı miktarda ısınmıyor. Geçtiğimiz kışı anormal düşük sıcaklıklarla geçiren Batı Avrupa şu anda da anormal yüksek sıcaklıklarla karşı karşıya, yani küresel iklim değişikliği dediğimiz şey dünyanın dengesinin bozulması. Artık normal sıcaklık diye bir kavram kalmamaya başladı, tek normal görebileceğimiz olgu artık her günün bir yenilik getireceği. 

Dünyanın atmosferi güneşten gelen görünür ışığı geçirir, mor ötesi ışığın birazını geçirir, çoğunu ozon tabakası tutar, kızılötesi ışığın da bir kısmını geçirir. Kızılötesi ışığın ne kadarını geçirdiği atmosferdeki karbondioksit (CO2) miktarına bağlıdır. CO2 miktarı arttıkça atmosferin kızılötesine karşı olan geçirgenliği azalır. Güneşten gelen ışığın ancak yarısı kızılötesidir, ama dünyadan çıkan ışığın çoğu kızılötesi şeklinde yayılır ve atmosferdeki CO2 miktarının artması güneşten gelen ısı miktarını azaltmasa da dünyadan çıkmaya çalışan ısıyı engeller. Dünyanın ortalama sıcaklığının artmasının temel sebebi budur. Atmosferdeki CO2 miktarındaki artışın sebebi de bizim tükettiğimiz doğalgaz, petrol ve kömürdür. Biz bunları tüketmeye devam ettiğimiz müddetçe de artış devam edecektir. 

Dünyanın ortalama sıcaklığı arttığı zaman atmosferdeki olayları şiddetlendirecek enerji miktarı da artar, yani fırtınalar da daha kuvvetli olur yağışlar da. Başımıza gelen felaketleri çok çabuk unutuyoruz, Ayamama felaketini dere yatağına yapılan binalara bağladık bitti gitti, o gece durduk yerde afet seviyesinde yağmur nereden geldi diye soruşturmadık. Bu bahar Amerika'da da aynısı oluyor. Endüstri devriminin başından beri atmosfere en fazla CO2 gazını salan ve inatla da “küresel iklim değişikliği yoktur, bu felaket tellallığıdır” diye bilim adamlarına yüklenen Amerikalılar her geçen gün yeni bir felaketle karşılaşıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda 300 kişiyi öldüren hortumlar bu pazar akşamı da 50,000 nüfuslu Joplin kentini yerle bir etti. Enkaz kaldırma çalışmaları sürerken ölü sayısının yüze yakın olduğu söyleniyor. 

Bir geçtiğimiz pazar sabahı, bir de bugün Joplin'de yaşayanlara iklim değişikliğine ne kadar inandıklarını sormak isterdim. Benim insanların akıllı olduklarına olan inancım her geçen gün azalıyor; nasihatleri dinlemediğimize göre umarım başımıza gelen musibetlerden ders çıkartmayı beceririz. Bu dersleri çıkartıp hayat tarzımızı değiştirme çabasına girmek için de zaman her geçen an biraz daha daralıyor.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder