7 Şubat 2011 Pazartesi

Nasıl nazikçe hepiniz öleceksiniz denir?

Orijinal yayın: 07.02.2011 T24 İnternet gazetesi
Bugün Ankara'da iklim konusunu öğrenmek isteyen gönüllülere verdiğim iki eğitim konuşmasından geri dönüyorum. Bu iki konuşma ve karşılaştığım sorular beni önemli bir konuyu irdelemeye yöneltti. Bir yandan insanlara geleceğin çok kötü olacağını söylerken bir diğer yandan da nasıl ümitlerini kaybetmeden savaşmaları gerektiğini nasıl anlatmalı?

Dünyanın bugünü hakkında neler biliyoruz bir toparlayalım:


1.       Atmosferdeki karbondioksit miktarı milyonda 390 parçacık. Karbondioksit miktarı milyonlarca yıldır bu seviyeye çıkmamıştı. CO2 miktarı son sefer bu seviyelere geldiğinde her iki kutupta da buzlar yoktu.

2.       Her iki kutupta da buzların erimesi demek, dünyadaki deniz seviyesinin 75 metre yükselmesi demektir. Bu sadece Bangladeş'te, Hollanda'da ya da Maldivler'de değil Üsküdar'da da denizin yükseleceği anlamına gelir. Bu kompleks fiziksel bir problem değildir. Kutupların üzerindeki buzun kalınlığını biliyoruz, o kalınlıktaki buzu eritecek ısı miktarını da, dolayısıyla deniz seviyesinin bu buzlar eridiğinde ne kadar yükseleceğini bulmak zor bir problem değil.
3.       Hem Türkiye'nin hem de dünyanın pek çok ülkesinin en kıymetli tarım alanları deniz seviyesindeki topraklardan oluşmaktadır.
4.       Son yirmi yıl içerisinde dünyadaki ortalama gıda fiyatları %130 arttı. Bu daha kıymetli tarım alanları sular altında kalmadan gerçekleşen bir olgu. Bir de bu alanlar sular altında kaldığında dünyanın ekonomik ve siyasi dengesi ne hale gelir kolayca hayal edebilirsiniz.
5.       Tunus'ta başlayıp diğer ülkelere de sıçrayan olayların temelinde yatan unsurların en önemlilerinden biri kişilerin her geçen gün daha da yoğun bir biçimde temel gıda maddelerine ulaşmakta zorluk çekmeleri.
6.       Bu yaz Kuzey Buz Denizi'ndeki buz miktarı tarihte ölçülen en düşük üçüncü seviyeye indi. Ocak ayı ise buz miktarının tarihte ölçülen en düşük seviyesine düştüğü ocak ayı oldu. Bunun temel anlamı yazın eriyip kışın donmasını beklediğimiz Kuzey Buz Denizi'nin kışın da donmadığı.
7.       Bu gidişi durdurmak için yapılması gereken şey en azından kömür yakmayı bırakmaktır. Eğer kömür yakmaya hemen son verecek olursak, dünyaya kendini toparlaması için bir şans tanımış oluruz.
8.       Bizimki de dahil olmak üzere neredeyse tüm dünya devletleri kömürle çalışan termik santral yapımını durdurmak bir yana bu santrallerin sayısını arttırmayı planlıyorlar. Bunun da temel anlamı, bugünkü enerji gereklerini doyurmak için gelecekteki gıda savaşlarının oluşmasını neredeyse garantiye almaktır.

Bu yazdıklarım temelde iklim değişikliği sebebiyle başımıza gelecek olanlardan sadece bir tanesi. Bu listeye sıcaklık artışından oluşacak ölümleri, kuraklıkları, selleri, salgın hastalıkları ve diğer fırtına zararlarını eklediğimizde durumun ne derece kötüye gittiğini görebiliyoruz. Ancak gene de insanlara herşeyin bitmediğini ve savaşmaları gerektiğini nasıl anlatacağız? Veya anlatalım mı? Belki de Matrix'de Cypher'ın dediği gibi cehalet mutluluktur diyerek, kafamızı kuma gömerek yaşayamalı ve kimsenin de huzurunu bozmamalıyız iklim konusunda.


Ben gene de insanlara doğruları anlatmaya devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Belki bizim çocuklarımız Taksim'den balık tutulan bir dünyada yaşayacaklar, ama büyük felaketler peşpeşe gelmeye başladığında insanların bu felaketlerin sebebini ve bunların kimlerin yüzünden başımıza geldiğini bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ileride bir gün en azından bugün yapılan hatalardan ders alınıp bu hatalar tekrarlanmayacak olursa insanlığın yaşaması için doğru adımların atılabileceği bir ortam oluşabilir. O gün geldiğinde doğru tarafta olmayı seçmek önemli olan, bence.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder